NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنِي
هَارُونُ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ قَالَ
قَالَ
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْحَسَنِ
الْمَخْزُومِيُّ
مَا لَمْ
تَنَلْهُ
أَخْفَافُ
الْإِبِلِ
يَعْنِي
أَنَّ
الْإِبِلَ
تَأْكُلُ
مُنْتَهَى
رُءُوسِهَا
وَيُحْمَى
مَا فَوْقَهُ
Muhammed b. el-Hasen
el-Mahzumî (bir önceki 3064. hadisi şöyle) rivayet etti. (Ben sana) deve ayaklarının
erişemediği yerleri (ikta yoluyla verebilirim. Hz. Nebi bu sözüyle) demek
istiyor ki: Develer başlarının erişebildiği yerler(dek)i (otları) yerler.
Başlarının yukarısı mahfuz kalır.
İzah:
Develer bir yere
ayaklan üzerinde giderler, oraya ayaklanyla erişirler. Bu bakımdan bu hadis-i
şerifte, Hz. Nebi kendisinden erak ağaçlarıyla kaplı olan bir araziyi isteyen
Hz. Ebyâz'a "develerin ayaklan üzerinde varıpta ağızlarının erişemediği
ormanları yahutta uzaklığından dolayı develerin varamadıktan yerleri
verebilirim. Develerin rahatlıkla vanp otlayabildikleri yerleri vermem”
cevabını vermiştir. Develer erak ağacına yetişebildiklerine göre bu hadis
"içerisinde erak ağacı bulunan hiçbir arazi şahıslara verilemez."
anlamına da gelebilir. Bu hadis-i şerif hakkında Hattâbî şöyle diyor:
Bu ifade, ormanlık bir
araziyi ihya ederek oraya sahip olan bir kimsenin, o arazi üzerindeki ormana
sahip olamayacağı anlamına gelir.
Çünkü hadis-i şeriften
sözkonusu arazinin ilk defa ihya edildiği sırada üzerinde erak denilen misvak
ağaçlarının bulunduğu, bu sebeple de Hz. Peygamberin develerin yayılabileceği
bu ormanlık araziyi kendinden isteyen şahsa vermekten kaçındığı anlaşılıyor.
Fakat bir araziyi ihya
eden kimse, daha sonra bu arazi üzerinde meydana gelen otlara ve ağaçlara
sahip olur. Onlar üzerinde dilediği şekilde tasarruf eder. Bu hadisin ravisi
Muhammed b. Hasen hadis uydurma suçuyla itham edilmiştir.